Bu Blogda Ara

28 Ekim 2011 Cuma

H.A.A.R.P (HAARP)

Bu yıl yaz başlarında, Rusya'da hava sıcaklıkları 40 dereceyi geçti


Hemen ardından Rus bilimadamları, boğucu yazdan ABD’yi sorumlu tutmaya başladı. Buna göre, ABD, H.A.A.R.P sistemiyle iyonosfer tabakasına güçlü dalga göndererek Rusya’yı kavuruyordu.  Bu iddiaalara "Komsomolskaya Pravda" Gazetesi’nde geniş yer verildi konu enine boyuna incelendi.

Takip eden günlerde Rusya Silahlı Kuvvetleri’nde iklim uzmanı olarak çalışan Nikolay Karavayev ise Rusya’ya bu yaz iklim silahıyla saldırı düzenlendiğine yüzde yüz emin olduğunu belirtti. Karavayev, şu görüşü savundu:

ABD Hava Kuvvetleri raporunda net bir dille ‘2025 yılına kadar iklimi müttefikimiz yapmalıyız ifadesi’ yer alıyor.  Hatta Pentagon, günümüzde sadece sivil kuruluşların araştırma yapmaya yetkili olduğu uluslararası iklim anlaşmasından çıkmayı da düşünüyor. Bana göre ABD, iklim silahı konusunda öylesine ileri gitti ki yakında bunu gizlemeden dünyaya sergilemeye başlayacak.”

   Rus uzman Karavayev’e göre, Moskova’nın 40 dereceyle kavrulduğu sırada Avrupa ülkelerinde yaz çok daha serin geçiyordu. Aynı dönemde; Berlin 18, Varşova 25, Viyana 20, Paris 20 dereceydi.Batıda Ukrayna sınırında etkisini kaybeden yüksek basınç cephesi, Karadeniz kıyılarından kuzeyde Murmansk kutup bölgesi'ne kadar uzanıyordu. Ülke sınırlarını takip eden yüksek basınç cephesi onu besleyecek ortam bulunmamasına rağmen dağılmıyordu.


Karavayev'in öncülüğünü yaptığı bu araştırmalar sonrasında Rusya'da, gölgede 40 dereceye yaklaşan anormal çöl sıcaklarının ardından Kavurucu sıcakların doğal olamayacak kadar uzun sürdüğünü dile getirmeye başlayan Rus fizikçiler, “ABD, bize gizli iklim silahı HAARP ile savaş açmış olabilir” görüşünü öne sürmeye başladı. 


Sahra çölünü aratmayan Rusya’daki sıcak dalgasını inceleyen Komsomolskaya Pravda gazetesi, bir dizi uzmandan da görüş alarak böyle bir ihtimalin bulunduğu sonucuna vardı. En büyük şüphe ise Pentagon’un kontrolünde 1994 yılından beri Alaska’da çalıştırılan yüksek frekans dalga yayıcı HAARP istasyonu üzerinde toplandı. 

H.A.A.R.P Nedir.?

Açılımı High Frequency Active Auroral Research Program'dır

Yüksek Frekanslı Radyo elektronik vericisi “HAARP” araştırma istasyonu, 1997 yılında Alaska'da çalışabilir hale getirilmiştir.

 Bir Sırp bilimadamı olan Nikola Tesla’nın teorilerinin hayata geçirildiği, sözde insanlığın hayrına kurulmuş bir araştırma istasyonudur.

3.6 Megawatt gücünde ve 10 MHz boyundaki dalgaları iyonesfere gönderebilecek altyapıya sahiptir.

TESLA'nın bilmeden insanların başına bela ettiği öngörüsüdür.

TESLA, o dönem İyonosfer tabakası ile ilgili bu Teorilerini, Sınırsız elektrik enerjisi elde edebilmek için geliştirdiğini söylemiştir.

Maksat hakikaten sınırsız elektrik enerjisi elde etme olsa bile, tüm insanlığın hayrına kullanılabilecek bir proje'nin ABD gibi terörist devletlerin kötü ellerinde hayat bulunca neler olabileceğini düşünün.

H.A.A.R.P NASIL ÇALIŞIR AŞAĞIDAKİ VİDEO'DA DETAYLI OLARAK
AÇIKLANMAKTADIR.


 Bulunduğu 1492 Yılından beri      İnsanlığın başına bela getirmekten başka bir halta yaramayan, Amerika Kıtası'nın ve Mason Tapınaklarının bulunduğu ABD Başkenti Washington'ın Sahipleri Tesla'nın zamanında para bulamadığı için gerçekleştiremediği projeyi 90'lı yıllarda hemen uygulamaya koymuş ve en uygun yer olarak gözlerine ALASKA'yı kestirmişlerdir.


Alaska'nın seçilmiş olmasının ise, temelde iki nedeni vardır.

1. Alaska dünyanın elektromanyetik alanlarına müdahale edebilmek için en iyi yerdir. 
2. Alaska insanlardan uzak ve korunması kolay olmasıdır ayrıca araştırma merkezi Alaska'da Gakona Askeri Üssü'ne kurulmuştur.

HAARP'ın ÇALIŞMA ALANLARI NELERDİR.



1. Depremler
2. Kutupları Eritebilme, Tektonik Yer Kaymaları
3. Ozon tabakası üzerinde oynama
4. Termonükleer patlamalar
5. Tsunami
6. Hortumlar, Kasırgalar.
7. Okyanus dalgalarını kontrol
8. Dünya’nın enerji alanları ile oynayarak, insan beynini kontrol altına alma
9. Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturma



HAARP NERELERDE UYGULANABİLİR 



İYONOSFER'le oynamaya dayalı sistemi olduğundan Frekans her yerde sonuç verebilmektedir.
Faaliyet'e geçtiği 14 yıl içerisinde genelde deprem amaçlı kullanıldığından yapılan gözlemler şunu göstermektedir. HAARP'ın etkisi ile oluşturulduğu iddia edilen depremler'in olduğu
yerler Okyanus, Deniz ve Su Kıyılarıdır.

HAARP resmi kuruluş belgesinde, iyonosferin seviyesini ölçme amaçlı kurulduğu yazmaktadır.
Ancak, asıl maksatları iyonosfer seviyesini istediklerinde arttırmak ve dünya'ya haddinizi bilin mesajını vermektir.


HAARP ile OLUŞTURMAK İSTENİLEN DOĞAL AFETLER ÖNCESİNDE, NE TÜR ETKİLER GÖZLEMLENMEKTEDİR.


   HAARP ÇALIŞTIRILDIĞINDA
Toplu balık ölümleri,
Kuşların binalara yada ağaçlara çarpması yada toplu kuş ölümleri
*Sadece kutuplarda görülen Kutup ışımaları'nın Kutup olmayan bölgeler üzerinde görülmesi gibi etkiler meydana getiriyor.


 HAARP Belirli bir alan üzerine, Güneşin yüzlerce katı daha kuvvetli enerjiyi gönderebilme özelliği taşıdığından, Uzmanlara göre, bu yapay ışınların yeryüzünden 600 km. yüksekte yansıtılarak dünyanın herhangi bir bölgesine yönlendirilmesi durumunda HAARP, bölgede mikrodalga fırın 
etkisi yaratıyor.

*Yan taraftaki fotoğraf, Van depreminden birgün önce çekilmiştir. 







   Moskova Devlet Üniversitesi MGU Fizik Fakültesi hocalarından Georgiy Vasilyev, ABD’nin çalıştırmakta olduğu Alaska’daki H.A.A.R.P istasyonunu resmen jeofizik ve tektonik bir silah olarak tanımladı. Vasiliyev, şunları söyledi: “Alaska’daki HAARP istasyonu tam güçle çalıştırıldığında, sadece bir saatte 3.5 megawatt elektrik enerjisi tüketiyor. 14 hektar alanı kaplayan 22 metrelik 180 dev anten üzerinde göklere yükselen enerji plazma kümesi oluşturuyor. H.A.A.R.P'ın çalıştırıldığı günden bu yana, dünyanın değişik bölgelerinde iklim değişiklikleri gözlenmeye başlandı. Kar yağması gereken yerleri güneş kavururken, Afrika’da kar yağışları gözlenmekte. Bu tuhaf olgular genelde küresel ısınmaya fatura ediliyor. Ama bize göre anomalilerin asıl sorumlusu Pentagon’un HAARP sistemidir.”

Yukarıda Fizikçi Vasilyev'in dile getirdiklerinden de anlaşılacağı üzere H.A.A.R.P. sadece bir Deprem meydana getirme silahı değildir. Şahsi düşüncem en az çakılan'ı deprem olduğu için deprem'in en iyi seçim olduğudur.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

EK NOT 1 : TEKTONİK İKLİM SİLAHI'na dönüştürdükleri proje hakkında Avrupa bir Komisyon toplamış ve Amerika'dan bir açıklama istemiştir. Amerika ise rapor sunmamış her zaman yaptığını yapıp komisyon başkanı'na komplo düzenlemeyi tercih etmiştir.

  Komisyon Başkanı'nın, konu üzerinde araştırmalar yaptığı, harıl harıl çalıştığı günlerdeki bir uçak seyahati dönüşünde, içinde iğrenç görüntüler bulunan CD'ler Komisyon başkanı'nın bavuluna yerleştirilmiş, Hava Liman'ında yapılan bavul kontrolünde, o CD'ler bulunmuş, ismi bir skandala karıştığı için komisyon başkanı görevden alınmıştır. Sonrasında ise komisyonun çalışmaları tamamen durmuştur.

EK NOT 2 : Nikola Tesla 9 Temmuz 1856'da, Sirbistan'da dogmuş 1884'de ABD'ye göç etmiştir. Tesla 1800'lü yılların sonunda, bugün tüm dünyada kullanilan AC sistemini buldu ve patentini aldı. Tesla'nın diğer buluşları Dinamo ve AC Endüksiyon motorudur . Tesla 1885'de AC, dinamo, transformatör ve motor sistemine ait patent haklarını , George Westinghouse'a satmışdır. Tesla 1891'de ünlü buluşu olan "Tesla Bobini"ni icat etmişti. Tesla, tarih kitaplarindan adı çıkarılmış en önemli mucittir, belkide bunun sebebi Elektrik ile ilgili icatlarının ve teorilerinin kimse tarafından bilinmesinin istenmemesiydi. Tesla 1943 yılında sefalet içerisinde hayata gözlerini yummuştur.

EK NOT 3: Haarp'ın kullanım amacı'nın zamanla değiştiğide öne sürülmektedir. Video'da da belirtildiği gibi E.L.F ile yer ölçümü yaparken depremlerin tetiklendiği görülmüş, akabinde Eşşeğin aklına karpuz kabuğu gelmiştir

HAARP Van depreminde İş Başındamı ?



.

Karar sizin.

23 Ekim 2011 Pazar

Yeşilçam ve Hocalar

   Televizyon'un icadından bu yana, gizli örgütlerin yayın kurumları ve yapımcılarının, gerek Hollywood'da, gerekse Yeşilçam'da programlı bir biçimde, din adamlarına saldırdığı kadar, başka hiçbir meslek grubu'na saldırdığı görülmemiştir.

   Yeşil Çam, sadece güldürü olsun diye, Şıh, Şeyh ve Hoca tabirleri ile, bilerek yada bilmeyerek,  Din adamlarını yobaz=gerici, aşırı gülünç, batıl inanç sahibi insanlar olarak tanıtmıştır.

  Çok fazla Yeşil Çam yapımında din adamları ile ilgili kesitler vardır. Aklıma ilk gelen örnekler ise Züğürt Ağa, Üçkağıtçı, Şark Bülbülü ve Öğretmen Kemal'dir. Üç kağıtçı filminde iki tip Din adamı vardır. Ama filmin geneli boyunca batıl inançlı olanı göz önündedir.


 Bu saldırıların nedenini anlamak ise güç değildir.

      Amaçlanan şudur, İnsanları, kültüründen ve geleneklerinden vazgeçerirek, İsrafa, aşırı tüketmeye, içkiye, kumara, fastfood'a ve gazlı içeceklere yönlendirmek, gereksiz teknolojik icatlarla, filmler, müzikler ve oyunlarla onları oyalamak ve nefsi istediği anda dilediğiyle, dilediğini yapabilmeye ikna edebilmek için "Özgürlük" olgusuna vurgu yapmak gerektiği aşikardır.

    Yukarıda yazdıklarımı yaparak yaşayanlar bir takım çevrelerce "MODERN" olarak gösterilir. Kendilerini bunları yaparak yaşadığı için "MODERN" gören "SİSTEMİN KÖLELERİ" ise, bir ömür, içerisine düştükleri gaflet'in farkında bile olmadan yaşayarak kendilerini ÜST SINIF (Elit) olarak adlandırırlar ve aynı çevrelerin empozesi ile bunları yapmadan yaşayanlar'ın bir bölümüne "MORON", bu Moron'ların geleneklerini ve dini değerlerini savunarak, yaşamlarını devam ettirenlerine ise "YOBAZ" Yaftası yapıştırırlar.

     Yukarıda saydığım sözde Modernlik halinin gerçekleşebilmesi ve insanları daha fazla günahkar kılabilmek adına, Din; özgürlüklerin karşısındaymış gibi gösterilmelidir. Din ile, Bilim, Sanat ve Felsefe arasında bir savaş varmış gibi lanse edilmelidir. Bunun için Filmler çekilmeli, kitaplar basılmalı, satın alınmış kalemler olmadır. Tabii ki siparişler hazırlandıktan sonra bunları servis edecek, yazılı ve görsel medya, Televizyon kanalları ve çıkar grupları olmalıdır son hamle ise toplumlara sindirebilecekleri şekilde yavaş yavaş ve sürekli olarak Din'in, Yeni ile savaşı varmış gibi yedirilmesi gerekmektedir.

    Din'in savaşı ne Modern'likle ne de onunla ilişkilendirilmiş alakasız uzantıları ile ilgilidir. Din herşeyin aşırısı ve gereksizi ile savaşır aşırı tüketim, aşırı duyarsızlık, aşırı hırs, gereksiz bilgi, gereksiz teknolojik icatlar, insanları bir ömür oyalayan ve sanatla ilgisi olmayan sözde başyapıtlar, teknolojik oyuncaklar ve kendinde her dilediğini yapma hakkı gören "SERBESTLİK" anlayışıyladır. Din'in Asla Özgürlükle ve Yeni ile savaşı olmamıştır.

"""Dünyamızda 6.7 milyar insan yaşamaktadır. 1 Milyar insan açlıkla ve yoksullukla savaşırken, "Obezite" hastalığına yakalanmış 1 Milyar'ın üzerinde insan vardır. Bu aşırı tüketim'in yol açtığı fast food tarzı beslenmeyi, topluma kimler, hangi maksatlarla empoze etmiş ve bunu nasıl başarmışlardır.?""""




Peki.... Doğruyu Gösteren Yeşilçam Filmleri olmamış mıdır.?

Elbette vardır aşağıda aklıma ilk gelen örnekleri paylaştım.

   "Kezban Paris'te" filmi, geleneklerimiz, ananelerimiz'e bakış açısı ile bir nevi özür filmidir.

   Yenilerde çekilen New York'ta Beş Minare Filminde ise, Seçimler'in insanlar'ın elinde olduğu vurgusu yapılmıştır. bir tarafta İslam'ın hoşgörü dini olduğunu unutmuş Allah adına öldürdüğünü düşünen, "Kökten Dinci" bir yobaz diğer  tarafta ise "Hoşgörü Sahibi" Modern bir din adamı,

  Her meslek grubunda çalışan ve mesleğini iyi yada kötü icra eden kişiler olmuştur. Seçimler insanlara aittir. Bir meslek grubunda işini kötü icra eden birilerinden dolayı o meslek grubundaki tüm insanları onlara lakaplar yakıştırıp gülünç ve kötü gösteremeyiz.

6 Ekim 2011 Perşembe

Arap Baharı ve Wikileaks Gerçeği

    1 Yıldır Arap Baharı, nedir peki bu kadar uzun süren ve sürmekte olan bu dalavere bahar'ı

    Mevsimin başlamasına vesile olan Wikileaks kimler tarafından kurulmuştur.? Leaks Ne Menem bir bilgilendirme aracıdır.? Amacı nedir.? Birilerinin hizmetindemidir.? gibi sorulara cevap bulamadan Arap Baharını tam anlamı ile kavramak mümkün değildir.

  **Wikileaks'in 29 Kasım 2010'da yayınladığı diplomatik belgeler dünya çapında ses getirmiştir. Yayımlanacağı söylenen 251.287 belgenin yaklaşık 2000 tanesi yayımlamıştır. (Kaynak Wikipedia)**

 SORULAR


Leaks kadrosu kimlerden oluşur.?
    • Leaks 250.000'in üzerindeki belgeye kimler sayesinde ve nasıl erişmiştir.?
    • Leaks bu belgeleri para kopartma amacı ile kapalı kapılar ardında pazarlık konusu yapmışmıdır.?
    • Neden belgelerin %50' si Türkiye ile ilgilidir.?
    • Neden belgelerin % 80' i Türkiye ve çevresindeki ülkeler ile ilgilidir.?
    • Neden Avrupa Birliği ve Diğer Güçlü Dünya Ülkeleri ile ilgili belgeler ciddi bilgiler içermemektedir.?
    • Ve neden İsrail devleti ile ilgili bir tek belge yoktur.?

                                                       GERÇEKLER
    • Leaks kadrosu birkaç gazeteci, birkaç matematikçi ve birkaç teknolog'dan ibarettir.
    • Leaks bu belgeleri, Amerika Birleşik Devletleri'nin en kuvvetli lobisine sahip ve sınırsız yerde uzantıları (sızıntıları) ve bağlantıları olan Neoconlar'ın Cia içindeki adamları sayesinde elde etmiştir ki Leaks'de Neoconlar'a hizmet etmektedir.
    • Asla! Leaks'in maksadı para kopartma yada parasal bir güç elde etme değildir. Zaten Maddi güce sahip olan Neoconların çıkarlarını korumak ve mevcudiyetlerini pekiştirmek için kurulmuştur. Diğer amacı ise çıkarlarına ters düşen, babası bir müslüman olan Barrack'ı ve mevcut amerikan Hükümeti'ni zor duruma düşürmekti ama başaramadılar diyecektim ki bir baharımız Daha oldu AMERİKAN BAHARI :D (Barrack IRAK'tan çekilmek istediği için onu zor durumda bırakıp istifa ettirmek istemişlerdir. Barrack gene şanslı VİETNAM'dan çekilen KENNEDY'i ise öldürdüler başka ACI GERÇEK ise, hala KENNEDY suikastini gerçekleştirten??? kişiler yakalanamamıştır.)
    • Basit, Türkiye'nin engellenemez yükselişinin önüne set çekmek ve Neoconların Ortadoğu'da ki çıkarlarına ters düşecek şekilde bölgede Lider ülke konumuna gelecek Türkiye'yi hazmedememek.
    • Türkiye'nin etrafındaki komşu ülkelerde sorunlara yol açarak, sorunların ülkemize sıçramasını sağlamak ve düzelen komşuluk ilişkilerimizi bozup Bölgede Lider ülke olmamızı engellemek.
    •  Belgelerde Rusya devlet başkanı için BATMAN Fransız Devlet Başkanı için ÇIPLAK KRAL gibi sadece komik denilecek belgeler sunulmuştur. Sunulan bu belgelerin bu ülkeleri ve yöneticilerini zor durumda bırakmayacağı aşikardır. Amerika için sunulan belgeler ise büyükelçilerin ateşelerin diplomatların önemsiz yazışmalarıdır. 
    •   Neden Acaba :=?
         Amerikan devlet sisteminin derin devlet yapısı CIA tarafından kontrol edilmektedir, CIA Neoconlarındır, Neoconlar ESKİ ve YENİ AHİT'i "Tek Parça" olarak birleştirip BÜYÜK AHİT Haline getirmiş, Tevrat ve İncil'i Kutsal sayan katı Protestan bir yapılanmadır.

         Belgeler kendi içinde kendilerine sızdırılmıştır (her nasıl oluyorsa ve nerede yaşatılıyorsa :). Yahudi lobileri Amerika'yı resmen avucunun içine almıştır, üçbeş tane bilgisayar kurdu her türlü teknik imkana sahip SİBER DEVLET Amerika'nın ve Neoconların kontrolündeki CIA veritabanına kimse'nin izni olmadan giremez bunu yapabilse İran, Hindistan Çin gibi ülkelerin Hackerları yapabilirdi (o bile imkansız ya neyse)

        İkiz kulelerini kendi vuran Amerika her türlü pisliği beraber gerçekleştirdiği yandaşı İngiltere  ve Merovenj soyu Fransızların Leaks hakkındaki açıklamalarından bir halt çıkmayacağı ve GERÇEĞE dair hiçbir kelam işitmeyeceğimiz gün gibi ortadadır.

      ACI GERÇEKLER

      Leaks TÜRKİYE hedefi dışında Neocon'ların 4 temel emelini gerçekleştirmiştir. 

      1. Ortadoğu karıştı.

      2. Emperyalist güçler birleşip Dünya'nın kendi kendine yeten nadir devletlerinden birisi olan ve kendi içinde kapalı devre her türlü imkana kavuşmuş tek Müslüman devleti Libya'yı bitirdi.

      3. Emperyalistler Ortadoğuda Petrol'ün tek hakimi oldular.

      4. Kaddafi'de aynen Saddam gibi ne tesadüfse 13 Mart'da başlayan bir operasyonla yıkıldı. (tarihte 13  Mart tapınak şövalyelerinin sonuncu büyük Liderinin yakılarak öldürülmesi) ve ne tesadüfdür ki Kaddafi'de, Saddam'da, petrol sattıkları ülkelerden karşılık olarak DOLAR yerine ALTINA endeksli ödeme istedikten kısa süreler sonra Demokrasi????????? Operasyonlarına maruz kaldılar 

      EN ACI GERÇEK 

      ise.....

      HEPİMİZ SEYRETTİK.

      3 Ekim 2011 Pazartesi

      Eğitim Sistemi Gerçeği

         Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayan çocukların neredeyse tamamı yetişkin bir birey olduklarında, bu düzen içerisindeki varlıklarını devam ettirebilme adına, ebeveynlerince henüz 6-7 yaşlarındayken okula kaydettirilmek zorundadır.

         Ancak dünyamızda öyle bir eğitim sistemi mevcuttur ki, okulların kendi şartları çerçevesinde değişken olabilme ihtimali bulunmasına karşın, genel itibarıyla haftada 5 gün çocuklar ebeveynlerinden ayrı bir biçimde, öğrenim hayatlarının büyük bir bölümünde beyinleri konrol altında tutularak eğitilir. Eğitim zorunludur ancak birey ne yönde eğitileceğini ve eğitim yöntemlerini doğal olarak kendisi seçemez.

         Hepimizin bildiği gibi beynimizin iki lobu vardır. Kısaca tarif etmem gerekirse sol lob realite ile ilgilenirken sağ lobun görev alanı sanatsal algılama ve üretkenlik ile ilgilidir. Sinir ağlarının oluşturmuş olduğu "Corpus Callosum" adı verilen yapı iki lobu birbirine bağlar ve loblar arasında bilgi akışını sağlar. Elbetteki beyin yapısı ile ilgili kompleks detaylar burada anlatacağım kısa tanımlamalardan öte birşeydir. Sosyal olan üst beyin, asosyal alt beyin, bilinçaltı ve beyin yapılanmasının detaylarıda önem arz eder ve beyin hakkındaki keşifler dünya sona ermedikçe bitmeyecektir. Genel itibarı ile aktaracağım yönü beynin eğitilme süreçleri ile ilgili olacağı için konumuz müfredatın neredeyse tamamı ile ilişkilendirilmiş olan sol lob ve eğitim sisteminin neden sol lob üzerinde yoğunlaştığıdır.

         Burada soyut ve somut öğrenme konularıda tartışmaya açıktır bu konuda bilim insanları kendi aralarında uzun yıllar süren araştırmalarına rağmen soyut öğrenmenin şekli ve yaşı konusunda bir mutabakat sağlayamadıklarından o konu ayrı tutulacaktır. Yinede müfredatın sağ lobun eğitim sistemine dahil edilecek şekilde hazırlanmaması konusu, birilerince illaki somut ve soyut öğrenme kavramları ilede ilişkilendirilecektir, ancak şahsi düşüncem bazı detayların, insanları o detaylar içerisinde boğmak için varolduğudur.


         EQ'su yüksek, sağ ve sol beyni dengeli gelişmiş, kendine her verileni almayan, filtre sahibi, sağlıklı bireyler oluşmasını eğitmenler değil eğitmenlere verilen müfredat belirleyecektir. Bu durumda müfredatı oluşturan, öğretmenlerin üzerinde başka bir güç söz konusudur. Bu güce sahip insanlar kendi görüşlerini oluşturmayı ilke edinmiş bireyleri pek sevmezler, gayeleri işleri yapabilecek, belgeleri yazabilecek ve güç sahiplerinin fikirlerini hayata geçirerek, makine üretip, çalıştırabilecek kadar zeki (bir basamak yukarısı olan daha zeki ve eleştirel düşünen insanlar değil), işlerini yaptırabilecekleri kadar akıl sahibi insanlar istemeleridir.

          Tarih boyunca gelişmiş ülkelerin eğitim sistemleri ve müfredatları tamamen belirli odakların kontrolündeydi diğer tüm ülkelere dayatma yoluyla entegre edildi, dayatma doğal koşullarla oluştu "onlar gelişmişler demekki eğitim sistemleri doğru" yanlış algılaması oluştu bu büyük bir yanılgıydı, onlar gelişmişlerdi çünkü geçmişte, acımasızca diğer ülkelerde soykırım yaparak sömürgeci düzenlerini yaymışlardı. Daha da tuhafı gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerini, kendi ülkelerinde görmek isteyen kişilerin sömürüldüklerini görmeyip, onların yalanlarını yutup, onların gelişimişliklerini eğitim sistemlerine bağlamaları ve içe aktarmayı istemeleriydi.

          Neyse, belirttiğim gibi eğitim sistemlerinin yapısı yakından incelenecek olursa müfredatın birileri tarafından tüm insanları sol beynin alanında hapsetmek için oluşturulduğu açıkca görülecektir (şu dönemki eğitim sistemi ve müfredat biraz daha savumulabilir haldedir ancak yinede yetersizdir)

         Öğrenim hayatımız boyunca bize yedirilen tüm bilgiler sınavlarda bizden geri istendiğinde sol lobumuz ezberlediklerini ne kadar az unutmuş ise o kadar başarılı oluruz. Açıkcası bu durum komiktir çünkü öğrenme değil ezberleme güdümünde eğitilmişizdir. Sınav kağıtlarımızı öğretmenlerimize sadece ezberimizin iyi olduğunu gösterecek şekilde geri veririz, üretkenlik değil ezbercilik ödüllendirilir ve pratik yeteneklerimiz ve üretkenliğimiz yerine notlarımız bizi bir üst sınıfa taşır. Sınıflarda üretkenliğini gizleme gereksinimi duymadan öğretmenlerine göre "aykırı bir biçimde" cevap veren kişiler ise düzeni bozmakla suçlanırlar ve ağızlarının payı verilir, konuya getirdiği yeni bakış açısı, gelenekçi yada müfredatçı öğretmeni tarafından başarıyla savuşturulan ve ardından açıklayıp açıklayacağına bin pişman olan öğrenci bir kere rezil olduktan sonra, öğrenim hayatı, belkide tüm yaşamı boyunca bir daha kendine verilenin dışına kolay kolay çıkamayacaktır.

         Kişilerin hayatları boyunca karşılaştıkları problemlerin çözümü bu ezberlerin müfredatı ile sağlanamaz çözümler pratikle mümkündür bir çocuğa balık nasıl avlanır öğretmenin tek yolu vardır göl veya deniz kıyısına gitmek.
       
         Bir başka konu ise eğitmenlerin kendi doktrinlerini küçük beyinlere empoze edip etmeyeceğinin garantisidir, doğal olarak hiçbir şekilde garantisi yoktur. Bu ise eğitim sisteminin bir başka karanlık yönünü oluşturmaktadır faşist bir general, aşırı dindar bir birey yada bir ateist'in oluşturulmasında da doktrinler rol oynayabilmektedir. Küçük yaştaki çocukların büyük bir kısmı "kendilerine şeker veren amcalara" çok rahat güvenebilmektedir o şekerin ne kadar lezzetli, ne kadar sağlıklı olduğu maalesef yenildikten çok uzun bir süre sonra anlaşılmaktadır.